İbrahim Özcan-İSMAİL

İSMAİL

İSMAİL

Yüzüne dokundum, biraz soğuktun.
Belli ki takatsiz, belli ki yorgun
Bekledim; ses veresin
” Kötü Gardaş hoş geldin” diyesin
Ama olmadı.Çok donuktun…

Ulan Peyho!
Yine yaptın yapacağını;
Hepimizden erken ödedin, şerefsiz azrailin gariban gövdenden üç kuruşluk alacağını.
Sana mı düşmüştü borcuna sadık olmak!..
Sana mı düşmüştü; bir gününü bile görmediğin kahpe felekten yıldızsız AFERİNler almak!
Arasa’da, tarlada, fabrikalarda kalbini acılarla balyozlayarak;
Ortacık gövdeni, toprağırahim’e Hızır’ın asası gibi çakmak.
Yakıştı mı Karaelbistan’da ak fistanı dalına takmak!
Yakıştı mı şimdi; üçyüzelli haneli Karaca’yı, Kuruçay’ı, Arasa’yı PeyHambersiz bırakmak!..

Ah ulan Peyho!
N’olordu şimdi sen yine türkülerini söyleyeydin.
Teymen’inden tokadını yeyip, yine kaldığın nakarattan devam edeydin…

“Bin cefalar etsen almam üstüme..
Kalem seni parça parça kırarım
Gelin oldum dırıcanın eline
Celal Oğlan… vesaire…”

Komik Kürt hikayeleri satıp,Olur olmaz heryerde
yine boşboğazlık edeydin…
En bozuk anımızda bile yine milleti güldüreydin…
Zararı yok! tek; “Sus ula İsmail yeter!” dedirteydin..
Hiç bişey bulamadıysan; Yarı aç, sefil, perişan da olsan;
Tıpkı eskisi gibi otobüs garajında;
Köyden gelecek ekşili ekmeğini, yavan peynir, çökeleğini bekleyeydin.
Yine Hediye’den “Eşşek Daylağı”yla başlayan kısa dualar işiteydin…
Yine Buğday Pazarı’nda, Hamza’nın Çayocağı’nda cebinde çay parası olmasa da
harcaya harcaya hiç bitiremediğin şen şakrak yanınla,
gördüğün her kürde; “Ula kürt! ben peyhamber olalı senin gibi gul yaratmadım, sen de nerden çıktın” diye fetvalar vereydin, umarsızca…
Yine Fethiyeli şivesiyle, “Ura ura!.. Dedeme bah, dedeme” li
abartılı hikayeler anlataydın, en çok da çilingir soframızda..

Ah ulan peyho!
Ali Onbaşı’dan torpilli yaratmış seni yaradan.
Senin neyin eksik ki yazılmasın trajikomik tükenmez hatıran; Ah ulan Rıza’dan…
Okuyasın diye yazmıyorum sana bu mektubu
Bilirsin hafıza çoktaan gidik, Kötü Gardaş’ında.
Geldiğimde belki sorarsın da, “gittiğin günü” unutup, hatırlayamam
Üzülürsün diye; senin için aldım kalemi elime kırkdört yılın başında.

Ah ulan peyho!…
Bu gün seni gördüğümde,
ikibin dokuz yiğirmialtı Nisan’ın öğlesinde
hastane bodrumu soğuk betonun üstünde
Yıkanmış, tertemiz, masum, yarıcıplak bedeninle
İlk defa korkmadım! ölümden…
Ne emmimde, ne dayımda ne de babamda gördüğüm;
Ölümden ilk defa korkmadım!
Korkmadım ölümden ilk defa İsmail!
Kokrmadım ilk defa ölümden….

Bugün sen gittin…
Yalnız dinleyip gecenin sessizliğini,
Yalnız başına yıldızları seyrettin…
Samanyolunda kimbilir kaç patoz huzuru tekbaşına çektin..
Alacağım Olsun…
Kıskandım şimdi. Kızdım.. Höykelenip, öfkelendim…

Şimdilik yazacaklarım bu kadar…
Yanına gediğimde sana çook anlatacaklarım var…

İmza:
Kötü Gardaş’ın