Hüseyin Sevim-KABULLENİLMİŞ BAŞARISIZLIKLAR-YEŞEREN DÜŞLER

                                 KABULLENİLMİŞ BAŞARISIZLIKLAR

Bilim adamları akvaryumdaki balıkların beslenme şekillerini inceliyorlarmış.Büyük bir balığın acıktığı zaman akvaryumun diğer köşesinde bulunan yem olan diğer balıkları yemek için yerinden uzaklaşıp yem balıkların yanına geldiğini ve onlarla beslendiğini görmüşler.Bir süre sonra bilim adamları akvaryumun ortasına bir cam bölme yerleştirmişler.Karşı tarafına da yem olarak küçük balıklar atmışlar.Büyük balık acıktığı zaman tekrar karşı taraftaki balığı yemek için akvaryumda hareket etmeye başlamış.Ancak orta yere geliyor ve anlam veremediği cam engelle karşılaşıp tekrar dönüyormuş.Bu hareketini birkaç defa tekrarlamış fakat bir türlü yeme ulaşamamış ve köşesine çekilmiş.Bilim adamları ortaya koydukları cam bölmeyi kaldırmışlar.Küçük yem olan balıklar akvaryumda rahat rahat dolaşmaya başlamış,hatta büyük balığın yanına kadar sokulmuşlar.Ne var ki büyük balık aç olmasına rağmen yanına kadar yaklaşan yem balıkları yememiş.Bilim adamları büyük balığın bu davranışını;her defasında başarısız olan hareketlerinin kendisinde kabullenilmiş başarısızlık duygusu oluşturduğunu ve bu nedenle yeme, yanında bile olsa ulaşamayacağını belirtmişlerdir.
Bizler toplum olarak ta bir takım şeyler yaptığımızda karşılaştığımız engeller karşısında kısa sürede pes etmekteyiz.Yaşantımızdaki başarısızlıkların bizlerde yarattığı olumsuz duygu ve düşünceler nedeniyle, bundan sonraki atacağımız bireysel ve toplumsal adımlarda da olumsuz sonuçlar elde edeceğimizi düşünerek geri çekilmekteyiz.Bu durumlar sosyal alandaki çalışmalarımıza engel olmakta,bizleri bireyselleşmeye ve yarı sosyal insanlar olarak yaşamaya zorlamaktadır.
Bunun yanında, yapılması düşünülen ve yapılmakta olan toplum projelerinin hayata geçirilmesinde, bugüne kadar eğitimli,kültürlü,bürokrat,alim vb ünvanlara büründürerek gurur duyduğumuz o yüce makam-mevki sahibi insanların toplumsal dayanışmanın merkezinde yer almadıklarını görmekteyiz.Bunun sonucunda dolaylı da olsa ekonomik,sosyal ve siyasal alanda istenilen başarılar elde edilememektedir.Çalışma alanlarımızdaki elde ettiğimiz başarılar, bizleri bulunduğumuz yere taşıyan toplumla paylaşılmaz ve onlara ışık tutmaz ise, elde ettiğimiz başarılar bizleri kişisel zenginliklere sahip bir avuç insan olmanın ötesine taşımayacaktır.Bu toprağın eğitimli,kültürlü,ekonomik özgürlüğe sahip insanlarının cüzdanları ile makamları arasında sıkışıp kalmaları, zoraki birlikteliklerin dışında toplumla bağlarının bulunmaması ne var olan kültürü devam ettirmede, ne de sosyal dayanışmada fayda sağlamayacaktır.Sanayileşme ve Batı taklitçiliği ile oluşan bu toplumsal dağılmanın bizleri ve kültürümüzü daha fazla etkilemeden herkesin silkinip kendine geleceğini umut ediyorum.
YEŞEREN UMUTLAR
Karaca toplumu geçmişte yaptığı özverili çalışmalarla kendi ortaokulunu ve köy odasını yapmış,kooperatif kurmuş ve bölgede tek olan bin ton kapasiteli soğuk hava deposunu yapmayı başarmıştır.Bu faaliyetlerin devamı için büyük mücadeleler verilmiştir.Tabii ki bu çalışmalar esnasında ve sonrasında bir takım sorunların yaşanmıştır.Bu sorunların yaşanması yapılan çalışmaların gereksiz,başarısız ve kötü olduğu anlamına gelmemelidir.Burada esas olan bir takım sorunların olması değil,sorunun nasıl çözüleceğini bilemememiz ve bu yönde çabalar sarf etmememizdir.Her sorunu kendimizi geliştirmek için bir fırsat olarak görmemektir.Bizler, büyük bir toplum olduğumuzun farkında değiliz.Bu toplum, birlikte başarabiliriz duygusu ile hareket ederse oluşabilecek tüm sorunların üstesinden gelebilecektir.
Toplumumuz uzun yıllar sonra yine yaptığı özverili çalışmalar ve katkılarla “Kültür Merkezi” projesini gerçekleştirmek için harekete geçmiş ve projenin büyük bir kısmını gerçekleştirmiştir.Bu çalışmalara özveri ile destek veren tüm Karacalı canlara saygı ve sevgilerimizi sunarız.Bu projenin yapımı için yola çıkılırken bilhassa Türkiye’de çalışan işçi,memur ve bürokratların büyük desteğinin alınacağı düşünülmüştür.Ne yazık ki Muhtarlığımızın,Malatya Karder’in,Avrupa Karder’in proje için yaptığı görüşmelerde köyümüzdeki bir kısım vatandaşlarımızdan,Malatya ve Malatya dışında ikâmet eden yüzlerce memur,işçi ve çalışanımızdan onlarca defa telefonla ve yüz yüze iletişim kurulmasına rağmen ekonomik vb. ihtiyaçlar mazeret gösterilmiş,destek alınamamıştır.Bu kişilerin zamanla mazeretlerinin arkasına sığınmaktan kurtulup toplumumuza ve çalışmalara destek vereceklerini umut ediyoruz ve bekliyoruz.Yapılan çalışmaları kişiselleştirmeden,kısır çatışmalara girmeden, ancak birlikte başarabiliriz düşüncesinden yola çıkarak çalışmalara devam etmeliyiz.
Toplumsal dayanışmada şu üç insan tipini göz önünde bulundurarak hayatımıza yön vermeye çalışalım.
Birincisi;ortaya faydalı şeyler koyan,toplumu düşünen çok küçük bir gurup.İkincisi;bu az olan insanları tebrik eden,destekleyen birazcık daha büyük bir gurup.Üçüncüsü ise;bütün bu olup bitenlerden habersiz yaşayan en büyük gurup.( Köyümüz nüfusunun 3 binlerin üzerinde olduğu, beş yüzün üzerinde okumuşu-memuru,onlarca esnafı,yüzlerce işçisi,yüzlerce Almanya’da çalışanı,müteahhidi vb. olan bir topluluğa karşın,köy adına yapılan projeye toplamda destek verenlerin sayısının 260 kişi civarında olduğu görüldüğünde “nüfusun yaklaşık % 10’u kadar” yukarıda belirtilen üç insan tiplemesinde nerede olduğumuzu daha rahat görebiliriz ve kendimize yön verebiliriz.)
Bizler,geçmişte olduğu gibi bugün de bu sosyal projeye destek veren %10’luk topluluk olarak kendimizi birinci gruba dahil etmeye çalışan insanlar olarak görüyoruz.Amacımız ikinci grupta yer alan ve birinci guruba dahil olmayı arzulayan insanları desteklemek,olup bitenlerden habersiz üçüncü gurup insanlarını en azından ikinci guruba dahil etmek olacaktır.
Sevgiyle kalın. Hüseyin SEVİM